16 Temmuz 2013 Salı

Çocukluk Depresyonu

Depresyon yaşayan çocuk daha mutsuz oluyor, neşesi kaçıyor, gündelik yaşantısında isteksiz veya verimsiz
oluyor...
Çocuklar hem ekonomik, hem de sosyal açıdan ailenin kontrolü altında olmaları nedeniyle, üstelik yaşı küçük
olanların kendilerini ifade etmelerindeki güçlükleri nedeniyle, öncelikle anne babaların veya çocuğu yetiştirmekle yükümlü olanların çocukta bir problem olup olmadığı konusunda uyanık bulunmaları gerekmek tedir... Birçok hastalığın da bilinen başlama yaşının ergenlik çağlarıdır. "Anne babalar ve çocuğun yakın çevresi çocuktaki problemi fark etseler bile; yalnızca problemin kendisine odaklanıyorlar; ders çalışmama, tırnak yeme gibi. Tek probleme yoğunlaşmak aile ile çocuk arasındaki çatışmayı daha da arttırıp çocuğu da olumsuz etkileyebiliyor."
Çocuk sorumluluktan kaçar
    Çocuklarda depresyonun hangi belirtilerle ortaya çıktığını ve çocukta gözlenen davranış farklılıklarını ise
şöyle özetledi: "Öncelikle depresyonu genel hatları ile özetleyecek olursak; kişi zamanının çoğunda mutsuzdur, üzgündür, önceden keyifle veya kolaylıkla yapabildiği aktivite veya sorumluluklardan kaçmaya başlar, uyku
ve iştah düzeni bozulur, motivasyon azlığı nedeni ile dalgınlık, unutkanlık, dikkatsizlik, ölüm düşünceleri geçer aklından, ruhsal ve fiziksel huzursuzluğu dışardan bile gözlenebilir, kendine güvensizlik,hatta yetersizligin getirdiği suçluluk duyguları yaşanır.Çocuklar da bu belirtileri gösterirler ancak çocuğun gelişim özellikleri ve sosyal ilişkilerine bağlı olarak farklı belirtiler de klinik tabloda görülebilir. Küçük çocuklarda ifade becerisi zayıf olduğu için daha çok davranış problemleri ile karşımıza çıkarlar. Genellikle anne babalarının kontrolü
altında olduklarından; klinik öykü de anne babanın bakışı tarafından şekillenir.
Tedavide işbirliği şart
Ergenlik çağındaki bir çocukta gündelik sorumlulukları savsaklama, okuldan soğuma şeklinde tarifler görülebilir. Tabii ki bunlar sınırlı örnekler."Çocuklarda depresyonun tedavisinde bireysel tedaviyle birlikte çocuğun sosyal destek sistemleri üzerinde de çalışılması gerektiğinin altını çizilmesi gerekir. Aile danışmanlığı ve gerektiğinde aile terapisi yöntemleri ile anne babalar ve tüm aile çalışılır ; ailedeki diğer bireylerde var olan ruhsal sorunların da tedavisi plânlanır. Çocuğun okul yaşamındaki zorluklarına yönelik olarak okulla işbirliği de tedavide mutlaka düşünülmelidir.
www.mcaturk.com’dan alınmıştır.

12 Temmuz 2013 Cuma

Kanserde, Kemik İliği Hücresi ile Tedavi



         ABD 'de yapılan araştırmalarda, mide ülserine ve ilerleyen safhalarda kansere neden olan 'Helicobakter  bakterisinin mide dokularına verdiği hasarın kemik iliği hücreleri ile onarılabileceği ortaya kondu.
Kolombiya Üniversitesi'nde yapılan araştırmalarda, helicbakter pylori bakterisinin mide dokularına verdiği zararın nasıl onanlabileceğinin cevabı arandı. Bilim adamları, söz konusu bakteri nedeniyle oluşan ülserin ilerleyen safhalarda kansere zemin hazırlıyor olabileceğini tespit ederek, bakterinin mide duvarında dokulara büyük oranda zarar verdiğini ve burada bulunan hücrelerin kanserli hale gelebileceğini saptadı. Bakteri yüzünden zarar gören mide dokularının onarılmasının, kanserin oluşumunu önleyebileceği yargısına varan
bilim adamları, bunun için bir formül aradılar. 
Fareler üzerinde bir dizi deneyler yapan araştırmacılar, farelerdeki kemik iliği hücrelerinin midede zarar görmüş dokuları iyileştirdiğini fark ettiler. Bu hücrelerin enjekte edildiği ülserli farelerin mide dokularında meydana gelen yaraların 20 hafta içinde onarılmaya başladığını fark eden bilim adamları, ilik hücrelerinin
mide duvarındaki anormal dokulara işleyerek kanserin oluşumunu ortadan kaldırdığını tespit ettiler. Araştırmacılar, insanlarda da bu hücrelerin aynı rolü oynadığının ispatlanması halinde gelecekte sadece mide kanseri için değil, birçok ölümcül kanserin önlenmesi için de bu yöntemin çok işe yarayabileceğini kaydediyorlar.

Kansere Karşı Ceviz ve Susam

      

       Amerikalı bilim adamlarının yaptığı bir araştırmaya göre, ceviz, susam ve mısırda bulunan E vitamini prostat ve akciğer kanserini durduruyor. Purdue Üniversitesinde yapılan araştırmada, doğal olarak bitki çekirdeklerinde bulunan E vitamini formunun, laboratuarda kanser hücrelerinin çoğalmasını önleyerek kanseri durdurabildiği ve sağlam hücrelere zarar vermediği belirlendi.
Yeni Anti-Kanserojen madde E vitamini tabletlerinde bulunmayan Gamma-tocopherol formu ancak doğal
yollardan alınabiliyor. Gammatocopherolün gelecekte yeni bir anti - kanserojen madde olarak kullanılabileceğini söyleyen Dr. Qing Jiang, laboratuvarda etkili olan bileşimin canlılarda da aynı etkiyi göstermesi durumunda hastalara tavsiye edilebileceğini söyledi.
E vitamini üzerinde 75 yıla yakın araştırma yapıldığı ve E vitamininin 8 formunun saptandığı biliniyor. Kemoterapinin yerini alabileceği düşünülen Gamma-tocopherol bileşiminin kanserli hastaları kemoterapi ve radyasyon terapisinin yan etkilerinden de koruyabileceği belirtiliyor. 2000 yılında yapılan bir başka araştırmada ise Gamma-tocopherol maddesinin iltihaplanmayı önlediği belirlenmişti.
FAZLASI ZARARLI
       Bilim adamları, susam ve mısır yağında da aynı maddenin bulunduğunu, ancak mısır yağının çok fazla kullanılması durumunda içeriğinde bulunan linolik asidin kanser hücrelerinin çoğalmasına yol açabileceğine dikkat çekti. Aynı zamanda ceviz ve susamın fazlaca yağ içerdiği çok fazla tüketilmesi durumunda başka sağlık sorunlarına yol açabileceği de ifade ediliyor. Kaynak: Aylık Nabız Dergisi

Süt Her Yaşta Tüketilmeli

   

       Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Sevgi Canbaz, sütün kanserden koruyucu etkisi bulunduğunu belirterek, her yaşta tüketilmesi gerektiğini söyledi. Günde 2-3 bardak süt içenlerde kolon kanseri riskinin yüzde 54-63, meme kanseri riskinin yüzde 40 ve över kanseri riskinin yüzde 54 azaldığına dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Sevgi Canbaz, "Ancak koruyucu etkisi için süte erken yaşta başlamaya ve günlük alımın düzenli sürdürülmesine özen gösterilmelidir" dedi.
        Yapılan uluslararası araştırmalarda, süt içerek alınan protein ve vitaminlerin çocuklarda boy uzaması ve gelişimine olumlu etki yaptığının kanıtlandığını vurgulayan Dr. Canbaz, "Süt, çocuk gelişiminde ve yetişkinlerin sağlıklı bir kemik yapısına sahip olmalarında olumlu etki yapmaktadır. Sütün bileşiminde bulunan laktoz, açlıkta kullanılan glikojen depolarına destek olarak vücudun enerji ihtiyacını karşılamasına yardımcı olmaktadır. Sütün bileşimindeki yağ, tokluk duygusunun uzun sürmesinde etkilidir. Sütün yapısında yer alan kaliteli, biyolojik değeri yüksek protein, yağ ve laktozla tüm mineral ve vitaminler, bağışıklık sisteminin korunması, kanser, kalp-damar hastalıkları ve osteoporoz gibi kronik hastalıklardan korunmada büyük önem taşımaktadır. Bu nedenlerle süt her yaşta düzenli olarak tüketilmesi gereken bir besindir" diye konuştu.

Depresyon Kalıtsal Olabilir


ABD'de yapılan bir araştırma, depresyonun kalıtsal olabileceğini ortaya koydu ABD'de yapılan bir araştırma, depresyonun kalıtsal olabileceğini ortaya koydu. Depresyona neden olan geni tespit eden Amerikalı bilim adamları, bu gende meydana gelen mutasyonun, anti-depresan ilaçların bazı hastalarda işe yaramamasının nedeni olduğunu da belirlediler.
Duke Üniversitesi bilim adamlarınca, genetik farklılıkların depresyon üzerindeki etkisini incelemek ve daha etkili tedavi yöntemleri uygulamak üzere yapılan araştırmada, tespit ettikleri bu genin mutasyona uğramasının, mutluluk hormonu serotoninin beyin hücreleri tarafından salgılanmasında önemli derecede azalmaya neden olduğu belirlendi.

10 Temmuz 2013 Çarşamba

Şişmanlığın Tanı, Tedavi ve Önlenmesi


         Şişmanlık bir salgın hastalık olarak günümüzde insan sağlığını tehdit eden önemli etmenlerden biridir. Veriler yakın gelecekte de şişmanlığın toplum sağlığı üzerine olumsuz etkilerinin devam edeceğini göstermektedir. Sağlık çalışanları bu salgın hastalığın önlenmesi konusunda gerekli özen ve ilgiyi göstermelidirler. Bu önleme girişimleri çocukluk çağından başlamalı ve bütün hayat boyunca devam etmelidir. Şişman hastalar ideal kilolarınıa kavuşuncaya kadar tükettikleri kaloride kısıtlama yapmalı, yavaş yavaş fiziksel aktivitelerini de artırmalıdırlar. İdeal kilolarına kavuştuktan sonra da sağlıklarını ve kilolarını korumak için beslenmelerine dikkat etmeli ve fiziksel aktivitelerine hayatları boyunca devam etmelidirler. Şişmanlık bir halk sağlığı problemi olarak ele alınmalıdır ve şişmanlığın önlenmesi için bireysel gayretlerin yanı sıra resmi kurum ve kuruluşların da etkin rol oynaması gerekir.

Sağlıklı Yaşam İçin Motivasyon


Sağlıklı yaşam sadece hastalığın veya sakatlığın olmaması değil, sosyal, psikolojik ve bedensel olarak tam bir iyilik halinde olmak demektir. Bu açıdan bakıldığında sağlığı tehdit eden riskli davranışların tanımlanması ve bunların önlemlerinin alınması sağlık profesyonellerinin sağlıklı yaşamı gerçekleştirebilmek için yapabilecekleri en doğru yaklaşım olacaktır.

Koruyucu sağlık hizmeti olarak ortak sağlık riskleri olan şişmanlık, sigara kullanımı, inaktif yaşam, sağlıksız beslenme ve yüksek stres algısı gibi faktörler konusunda kişisel önlemler alınması gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Stres diğer tüm faktörlerden farklı olarak ölçülmesi zor, yani soyut bir risk faktörü olarak ortaya çıkmaktadır.Yüksek stres algısı kişilerin sağlıklı yaşam konusunda gösterecekleri davranışlara yönelik motivasyonlarını olumsuz etkileyebilmektedir. Strese etki eden temel faktörler arasında ise ihtiyaçlar hiyerarşisinde var olan gereksinimlerin karşılanma durumu vardır.

Maslow İhtiyaçlar Hiyerrşisinde karşılanmayan gereksinimlerin varlığı beklentinin yükselmesine ve algılanan stresin artmasına neden olacaktır. Bir danışman stres ve motivasyon ilişkisini her zaman göz önüne alarak danışmanlık yapmalıdır. Kişilerin herhangi bir konuda gereksinimlerinin karşılanma durumuna bağlı olarak farklı stres algıları gösterebileceklerini unutmamalı ve yargılayıcı tavırlardan uzak durmalıdır.
İçsel motivasyona etki eden faktörlerden sonucun değeri ve özyeterlilik motivasyon eksikliklerinde sık karşılaşılan durumlardır. Bu iki durumun değiştirilmesi motivasyon oluşturulması sürecine önemli ölçüde etki eder. İçsel motivasyona etki eden diğer faktörler olan sonucun süresi ve eylemin netliği ile birlikte bu faktörlerin hepsinin sorgulanması ve kişinin değerlerinin ve çelişkilerinin ortaya çıkarılması motivasyon eşiğinin aşılmasında etkili rol oynar.

Motivasyon eşiğini geçen kişiler değişim basmaklarında bir basamak yukarı çıkarlar ve harekete geçerler.
Sağlıklı yaşam için yapılacak bir eylemin başlatılmasında motivasyon eşiğini aşırtmak önemli bir adım olmakla beraber yeterli değildir. Bundan sonraki adım eylemin sürekliliğini sağlamaktır. Danışmanlık sürecinin tamamlanması ve davranış değişikliğinin sağlanması için bu iki adımın tam olarak atılması ve başarılı olunması gerekmektedir.
Bir kişide oluşan davranış değişikliği, -sadece o kişiyi değil o kişinin etkileşim içinde olduğu diğer kişilerin de davranışlarını değiştirmeye etkisi olması nedeni ile- toplumun sağlıklı yaşam davranışı geliştirmesine yüksek katma değer ile etki eder.